Bu Blogda Ara

5 Ocak 2011 Çarşamba

Yorumum üzerine gelen yeni fikirlerle "Minibasket" konusuna yeni bir bakış açısı

AltyapıBasket.Com internet sitesine yazdığım ve FMV Işıkspor'un büyük özveri ve sponsor desteği ile düzenlemiş olduğu Juniorball turnuvası hakkındaki yazım epey ilgi uyandırdı ve konuya ilgi gösterenleri düşünmeye sevk etti. Düşünmeye sevk etti diyorum çünkü düşünenler, görüyorum ki fikirlerini birer birer kaleme almaya başlamışlar. Beni sevindiren kısım ise, konunun kişisellikten çıkarılarak, fikirlerin tartışılmaya başlandığı düzeye gelinmiş olması.

Öncelikle konuya alaka göstererek fikir belirtenlere "Bilgi paylaştıkça çoğalır" kavramını anımsayarak teşekkürlerimi ifade etmek isterim. Ayrıca bilinmesini istediğim bir başka husus ise, FMV Işıkspor'un basketbola yapmış olduğu bu katkıyı görmezden geldiğim, bazı kişilerin düşündüğü gibi "sadece eleştirel yaklaşarak kıskançlık dolu hislerle çamur atmak" gibi bir niyetimin olmadığıdır. Tam tersine bence çok büyük bir yükü omuzlama cesareti gösterdiklerinden, hem kendileri hemde destek veren sponsorlar büyük bir tebrik ve teşekkürü hak etmektedirler.

Şimdi dönelim konumuza;

AltyapıBasket.Com kurucusu ve editörlerinden Ali Emre Dedeoğlu yazı hakkında gelen eleştirilere cevap vermiş. (Yazıya buradan ulaşabilirsiniz) Kendisine fikirleri ve katkıları için bir kez daha teşekkür ediyorum.

Yazının altında bulunan yorum bölümüne ise sayın Tolga Cengiz şunları not etmiş:

"Yıllardır doğruları söyleyip, dile getirip hep kaybeden, eli çektirilen, hak ettiği yerlere gelemeyen bir antrenör olarak sayın Murat POLAT'ı ve tüm topluma, velilere anlatmaya çalıştığı olguları en az onun kadar anladığımı ve neler hissettiğini de detayına kadar anladığımı beyan etmek isterim.

Ben Murat Bey'den daha da derine inip bunu Türk toplumunun sahip olamadığı spor kültürü ile ilişkilendiriyorum. Öyle ki:

Norveç'te, İsveç'te sıradan bir Golden League-Diamond League atletizm müsabakaları bile 70-80bin kişi ile doldurulurken, biz ayağımıza kadar gelen Dünya Basketbol Şampiyonası'nda tribünleri boş bırakmış bir ülkenin çocuklarıyız!!! Sportif kültürsüzlük dört bir yanı sarmışken açıkçası ben ebeveynlerden çok farklı bir davranış bekleyemiyorum. Hatta bir üst basamakta antrenörler, hakemler ve de idareciler arasında bile bu konuda bir seminer verebilecek kalifiye insan sayısı sanırım iki elin parmaklarından daha azdır bu metropolde!

Ülkemizde futbola endeksli bir spor kültürü dayatılmaya ve de bu kültürün "varolduğu" empoze edilmeye çalışılıyor. Oysa ki bazı spor dallarında takımların, federasyonların olmadığı ya da olanlarda da milli takım bazında henüz galibiyetimizin bile olmadığı dallar var maalesef.

Basketbola geri dönecek olursak miniminikten tutun A takımlara kadar çarpık bir düzen, bir "organizasyonsuzluk" var.

Yazmak istediğim, yazabileceğim kitaplar dolusu yorum, bilgi, paylaşım olduğu halde; lafı çok fazla uzatmak isteyerek, kimseyi sıkmadan; Sayın Murat Polat'ın fikirlerine katıldığımı, yaşadığımı, hissettiğimi hatta yarın öbürgün katılmadığım bir yorumunu da dikkat almam, saygı göstermem gerektiğini bilerek; herkesin bildiği, hissettiği bir konuyu cesurca gündeme taşıdığı için kendisine teşekkür ediyorum. Bunun yanısıra kendisinin dile getirdiği bu ve benzer konuların düzelmesinden en ufak bir umudum olmadığını da belirtmek isterim.

Saygılarımla
Tolga CENGİZ"

Kendisine teşekkürlerimi sunuyorum, sanıyorum satır aralarında ne anlatmak istediğimi anlatabilmişim kendisine.

Sayın Ersen Topçu ise şöyle bir not düşmüş:

"Güzel bir tartışma başlatan Sn. Murat beye teşekkürlerimle benim de bu konudaki yorumumu aşağıdaki linkte bulabilirsiniz. Sanırım en doğru yaklaşım da bu. Lütfen okuyun...

Sayın Ersen Topçu'nun belirttiği bazı fikirler üzerinden yürümemiz gerekirse:

"1) Bu çocukları bizim asıl amacımız bi spor dalı ile uğraşmalarını sağlayıp bunları kötü alışkanlıklardan uzak tutmak." Evet işte asıl amaç budur. Asıl amaç bu yaş grubundaki çocuklara basketbol sevgisini aşılamaktır.

"2) Çocukların yaptıkları antrenmanları demostre edecekleri ve ilgilendikleri spor dalında gösterecekleri tek yer de spor karşılaşmalarıdır." İşte hata burada başlıyor. Eğer amaç 1. madde ise 2. madde ile çelişiyor bu düşünce. Çünkü bu yaştaki çocuklar daha yolun başındalar. Onların öncelikle öğrenmesi gereken şey skor tabelasına bakmadan oynamak, öğrendiklerini sahada uygulamaya çalışmak olmalıdır.

Sn. Ersen Topçu'nun aşağıdaki fikirlerinden devam edelim:
"3) Murat beyi tanımıyorum. Ama kendisi belliki basketbolun içinden birisi. Kendisi de çok iyi bilir ki bir çocuğa yukarıda belirttiği yaşa gelene kadar antrenman yaptırırsanız ya o çocuk bu sporun bir takım kaynaşma birlikte birşeyleri paylaşma olduğunu unutur yada bu spordan soğur." Evet basketbolun epey içinde olan, uzun yıllarını, belki de hayatının en güzel yıllarını, baba parasıyla eğlenceye dalmak yerine, gencecik fidanların eğitilmesine, basketbolcu olmalarından önce, iyi ve ahlaklı sporcu olmalarına, bunun için kendini eğitmeye, daha çok öğrenmeye adamış birisiyim. Hala da dünya basketbol literatürünü elimden geldiğince dikkatle takip etmeye çalışan, öğrenmeye devam eden birisiyim. O sebeple FIBA, yani uluslararası basketbol federasyonları birliğinin uzun uğraşlar, araştırmalar ve çalışmalar sonucu belirlemiş olduğu kurallar çerçevesinde bir kez daha ifade etmemiz gerekir ki, 12 yaş altındaki sporcu adaylarına (dikkat ediniz sporcu demiyorum, adayı diyorum) skor tutulan müsabakalar yaptırılmaz, yaptırılmamalıdır, bu tip organizasyonlar çocukların pedagojik gelişimlerini olumsuz etkiler...

Devam edelim:
"4) Bu tip organizasyonlarda asıl amacı (Eminim ki güzide bir okulun öğretmenleri yukarıdaki yazıda belirtilen sakıncaları göremeyecek kadar dar görüşlü değillerdir) takım ruhunu yaratmak aynı takımda oynayan çocuklar arası ve diğer basketbol oynayan minik sporcular ile tanışmak ve kendi takımlarının seviyelerini görmektir." Bu yaş grubu çocuklarında asıl amaç sahaya çıkıp oynamaktır. O formayı giymek, basketbol topunu yere vurmak, becerebilirse topu çemberden geçirmektir amacı. Koşmak, terlemek, eğlenmek, kısacası güzel vakit geçirmek ve yaptığı işten keyif almaktır çocuğun amacı. Çocuklarınızla konuşun isterseniz, bakalım tersini söyleyecekler mi size. Bu arada üzülerek belirteyim ki o değerli öğretmenlerin bile hata yapma ihtimali vardır. Nitekim bu yaştaki çocuklara bu maçlarda alan savunması yaptırmak ta bir hatadır.

"Eminimki takımlarımızda oynayan bu küçük dev adamlar yukarıdaki hislerle oynamakta Ancak sanırım Murat beyin yazısındaki en büyük yanlışı maalesef biz veliler bu işi onlar için bir eylence bir oyun havasından çıkarıp bunu sanki bizler yarışıyormuşuz gibi yaşamamız ve bunu bu organizasyonda yukarıdaki örneklerdeki gibi göstermemizdir." İşte FIBA'nın bu kuralları getirmesindeki bir başka amaç da, sizinde belirttiğiniz gibi bu yanlışı yapan velilerin önüne geçmek, bir bakıma onları da eğitmektir.

"Benim çocuğumda bu turnuvaya katıldı. Bir yanda; maç bitimindeki sevinci ve o maçtan sonra diğer takımla kucaklaşması daha sonra diğer maça çıkacak olan eski takımındaki eski arkadaşları ile ve onların rakibi olan takımdaki okul arkadaşları ile konuşup onlara başarı dilemesi yani sporu spor yapan şeyi 9 yaşındaki bir çocuğun yapması buna karşın Murat beyin yukarıdaki örnekte bahsettiği şeyler. Evet her zaman ve her yerde olduğu gibi, çocukların yarışması ve bu spordan zevk almasında ve bu organizasyonda bir yanlış yok, yanlış onların çocuk olduğunu unutup onları bir profesyonel sporcu gibi görmek isteyen onları okulda derste ve birbirleri ile her yerde onları yarıştırma hevesinde olan kendi yapamadıkları şeyleri çocuklarında görmek isteyen tatminsiz ve arsız velilerde. Niye bunlar için bu temiz saf güzel çocuklarımız yarışma zevkini yenmenin güzelliğini ve yenilmenin üzüntüsünü birbirleri ile paylaşmasın." Basitçe ifade edeceğim, kolay anlaşılabilir olması bakımından. Bu yaş grubunda çocukların öğrenmesi gereken şey "yenmenin güzelliği" yada "yenilmenin üzüntüsü" değil, basketbolun nasıl oynanacağıdır. Bu sebeple biz antrenörler, ilgili kurumların desteği ve yönlendirmesiyle, çocukları eğittiğimiz gibi velileri de eğitmeli, onların sportmenliği ve hep dilimize pelesenk ettiğimiz "Spor barış, dostluk ve kardeşliktir" özdeyişini ön planda tutmalarını sağlamak zorundayız. Bunu becerebilmek içinse yapmamız gereken tek şey "Amaca uaşmak için her yol mübahtır" felsefesi yerine, "Amaca ulaşmak için geçilecek yollar zorludur. Prensipler doğrultusunda belirlenmiştir ve asla değiştirilemez" felsefesini kendimize ilke edinmektir.

Umarım bu tartışma platformu ve yazılanlar herkese bir yol göstererek sadece antrenör arkadaşlarım değil, turnuvaya katılan sporcularımızın velileri de sportmenliği her zaman ön planda tutarlar. Bu turnuvadan tek beklentim ise, tribünleri dolduran tüm velilerin, sadece kendi çocuklarını değil, sahada ter döken bütün çocukları alkışlaması ve X takımından bir sporcunun bir yeri acıdığında, Y takımının velisinin en çabuk şekilde onun yardımına koştuğunu görmek olacaktır.

Hiç yorum yok: