Bu Blogda Ara

4 Temmuz 2016 Pazartesi

FIBA U17 DÜNYA ŞAMPİYONASI'NIN ARDINDAN DÜŞÜNMEMİZ GEREKENLER

Altyapı milli takımları olarak bir uluslararası turnuvayı daha başarıyla tamamladık. Öncelikle bu şampiyonaya ilk kez katıldığı halde ikinci olan U17 Milli takım sporcularına, ailelerine, teknik ve idari kadrosuna kocaman tebrikler.


Ancak unutmamak gerekir ki bu çocuklar ülkemizin geleceği. Onlara sahip çıkmak, daha iyi olmalarını sağlamak hepimizin görevi. Şu andan itibaren 16-17 yaşındaki bu çocuklarımızı bundan önceki jenerasyonlarda olduğu gibi kaybetmeden Euroleague hatta NBA seviyesine nasıl çıkartabileceğimizi düşünmemiz ve sistemimizi buna göre revize etmemiz gerekli.

Dünya üzerindeki rakiplerimiz belli, başta Amerika, sonrasında Sırbistan, İspanya, Litvanya, Yünanistan, Rusya, Hırvatistan gibi üst düzey basketbol ülkeleri. Bu sebeple bu rakipleri nasıl geride bırakırız, onlar üst seviyelere oyuncu çıkartırken biz neden çıkartamıyoruz, bu durumu objektif olarak gözden geçirmemiz gerek.

Bu sebeple öncelikle takımımız özelinde, altyapılarda gördüğüm genel eksiklikleri belirtmek isterim.

1. Türk basketbolu olarak genel basketbol sistemimiz sert ve agresif savunma ile yavaş ve kontrollü yarı saha hücumu üzerine kurulu. Bu sistemle Avrupa'da bile sıkıntı yaşıyoruz. O sebeple sistemimizi basketbolun doğasına uygun olarak HIZLI ve ÇABUK oynamak üzerine kurgulamalıyız. Bu kurgu özellikle altyapılara yerleştirilmeli, Coach'luk yapmayı bırakıp Antrenör olmaya geri dönmeliyiz.

2. Altyapı takımlarına bu sisteme uygun, çabuk ve patlayıcı kuvvet yetenekleri üst seviyede yada geliştirilmeye yatkın fiziksel yapıya sahip oyuncuları seçmeliyiz.

3. Ümitler ligi acilen kurulmalı ve hayata geçirilmeli. Aksi halde 18 yaşında genç takımı bitiren oyuncularımız bench ısıtmaya, havlu sallamaya, takımdaki ağabeylerine su vermeye devam edecekler ve en çok gelişebilecekleri dönemde antrenman oyuncusu olarak kalıp kaybolup gidecekler.

4. Genç sporcuların erken yaşta kulüplerden para kazanmalarının engellenmesini sağlayacak yasal tedbirleri alıp gereken yaptırımları süratle uygulamalıyız. Böylelikle aileleri ve çocukları bu sporun öncelikle bir oyun olduğuna, bu işten para kazanmak için önce gerçek bir oyuncu olmaları gerektiğine ikna edebiliriz.

5. Altyapılarla ilgili tescil ve lisans yönetmeliklerinde gereken revizyonu yapmalı, eskiden olduğu gibi en azından 22-23 yaşına kadar sporcuyu kulübe bağlı tutacak düzenlemeleri geri getirmeliyiz. Böylelikle altyapıya yatırım yapan kulüpler yetiştirdikleri oyunculardan bonservis ücreti alma hakkı elde edecek ve oyuncu yetiştirmeleri teşvik edilecektir.

6. Eğitim ve sporu birlikte sürdürebilecekleri bir sistemi acilen milli eğitim bakanlığı ve spor bakanlığı işbirliğiyle devreye sokmalıyız. Aksi halde Amerika'ya okumaya giden daha çok sayıda Ömer Faruk olacaktır.

Bu bahsettiklerim gerçekleşebilirse Türk basketbolunun önü açılabilir, gerçekleştiremediğimiz durumda ise yerimizde saymaya ve altyapılarda Dünya ve Avrupa dereceleri elde eden çocuklarımızı kaybetmeye devam ederiz.

Hiç yorum yok: